top of page
Yazarın fotoğrafıCem BERK

Doğru Soruyu Sorabilmek




Cevaplara ne ara bu kadar takıntılı hale geldik acaba?


Pozitivist dünyanın anlam arayışı, cevaplarda gizlidir. Her ne kadar cevaplara sorular ile ulaşılsa da asıl payeyi her zaman cevaplar alır.


Bu cevap arayışı ve cevaplara takıntılı olmak konusu son günlerde kafamı çokça meşgul ediyor. Cevaplara ulaşma konusunda çok yol aldığımızı söyleyebilirim ancak cevapların kifayetsiz kaldığı tek bir alan kaldıysa, o alan “insanı anlamak”tır diyebilirim.


Burada bir soluklanalım istiyorum. Aklınıza insanı anlamaya dair onlarca düşünce geliyor olabilir. Ancak insanı bilmek değil; anlamaktan bahsettiğimizde işimizin aslında ne kadar da zor olduğunu görebiliriz.


Teknik olarak insanın vücudunun çalışması, topluluk içerisinde uyma davranışı sergilemesi vs. birçok konu hakkında insanı tanısak da insanları tam olarak anlayabildiğimiz söylenemez.


Kendi alanım ile ilgili gerçekleştirdiğimiz neredeyse bütün çalışmalarda insanları derinden anlamaya odaklanıyoruz. Son 15 yıla baktığımızda bu alanda kullanılan yöntemlerin de git gide daha fazla önem kazandığını görebiliyoruz. Bu konulara özen göstermeyen organizasyonların uzun süre hayatta kalamadığını görüyoruz. Bunlara kısaca bakacak olursak:


1. Customer Centricity: Müşteri Odaklılık olarak çevirebileceğimiz bir terim olan CC , her türlü çalışmanın odağına müşterilerin söylenmeyen ihtiyaçlarını karşılamayı koymayı ve değeri ürün bazlı değil; müşteri gözünden tanımlamayı hedefler. İçerisinde kullanılan yöntemlerin tümü bu amaçlara hizmet eder.


2. UXDesign: Kullanıcı Deneyimi Tasarımı olarak çevirebileceğimiz bu kavram ise, ürün ya da hizmetin her bir noktasında kullanıcıların yaşayacakları deneyimleri tasarlamak ve bunları iyileştirmek üzerine asla bitmeyecek bir yolculuğa çıkmayı ifade ediyor. Daha çok yazılım ve görsel tasarım süreçlerinde ele alınsa da tüm iş kollarında uygulamak ciddi avantajlar kazandırıyor.


3. Design Thinking: Dilimize olduğu gibi geçse de İnsan Odaklı Yaklaşım ya da Tasarım Odaklı Düşünce olarak da ele alabiliriz. DT’de ise insanı anlamak ve derin içgörüler elde etmeye dair farklı uygulamalar gerçekleştirmek hedeflenir. İnsanı anlamak, beraberinde onun problemlerini de doğru tanımlamayı getirir…


Bu üç yaklaşımın da ortak noktası, insanı anlamaya dair cevaplardansa; sorularla daha fazla ilgilenmeleridir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir çaba ile sürekli daha derine inmek, karşılanmamış ihtiyaçları karşılamak, söylenmeyenleri duymak amacıyla ilerlerler.


Sürecin bir başka soru ile bitmesi, süreci döngüsel kılar. İlk soruya aldığınız cevapların size farklı sorular doğurmasına izin verirseniz gerçek inovasyona ve müşteri memnuniyetine erişebilirsiniz.


Soru sormak bir beceridir ve geliştirilmesi gerekir. Tadı bir kere alındığında artık dönüşü de yoktur…

Comentarios


bottom of page