top of page
Yazarın fotoğrafıCem BERK

Davut ve Golyat




Hayatımın hep zorluklarla geçtiğini düşünürdüm.


Her türlü ortamda kendimi dezavantajlı görür, başkalarının sahip oldukları ile benden daha iyi noktalarda olduğunu varsayardım…


Ta ki 30’larıma kadar.


30’larımın başında aslında herkesin kendi çapında hayat karşısında dezavantajlı noktalarının olduğunu fark etmeye başladım. Benimkilerden farklı olsalar da uyandırdığı hissiyat neredeyse aynıydı…


İnsanları birbirinden ayıran özellik ise belki de bu zorlanmışlık ve eksiklik hissiyatına karşı verdiklerdi tepkilerdir.


Ben de yıllar içerisinde bu eksiklik durumuna karşı farklı stratejiler ve mottolar geliştirdim. Birçok durumda gerçekten de beni başarıya götüren önemli mottolarımı sizlerle de paylaşmak istiyorum:


1. Güçlü görünen özellik, gerçek zayıflığı içinde barındırır. Buna odaklan!

2. Rakibinin iyi bildiği alanda değil, onu yenme ihtimalinin bulunduğu alanda mücadele et.

3. Büyük denizde küçük balık olup kaderini başkalarının inisiyatifine bırakmaktansa; küçük denizdeki büyük balık olduktan sonra daha büyüğüne geçerek ilerle.

4. Hedefinin gerçekleşmesi için %5’lik bir olasılık bile varsa, var gücünle ona oynamaktan çekinme.

5. Çok fazla güç, çoğunlukla iyi sonuçlar doğurmaz. Hayattaki dengeyi yakala.


Aslında bu 5 mottom bir yerlerde yazılı değildi. Malcolm Gladwell'in Davut ve Golyat’ını okuduktan sonra toparlamak için biraz derinlere daldım…


Yazarı Outliers kitabından hatırlayacaksınız… Bu kitabında aslında tam da yukarıda bahsettiğim durumlar ile ilgili olarak beni doğruladığını gördüm. Bunu da harika örneklerle açıklayarak aktarıyor. Kitap ile ilgili spoiler vermeyeceğim ancak şunu söyleyebilirim ki herkesi kendi içinde derinlere doğru bir yolculuğa çıkarıyor ve olaylara farklı açılardan bakıldığında sonuçların nasıl değişebileceğini gözler önüne seriyor.


Burada özellikle startuplar ve kurum içi girişimciler için önemli mesajlar olduğunu söyleyebilirim…


Eskiden büyük firmaların rakipleri, yine kendileri gibi büyük firmalardı. Pazarda aslan payını birkaç firma alır, kalanlar ise var olma savaşı verirdi. Günümüzde ise bu durum çok farklı. Startuplar varoluşsal avantajlarını kullanarak -belki tüm pazarda değil ancak- büyük ve köklü şirketlerin belirli markalarının sahip olduğu pazar paylarından ciddi ısırıklar koparmaya başladılar.


Çeviklik, transformasyon becerisi, inovasyon ve genç yetenekleri kendine çekebilme açılarından startuplar, spesifik alanlardaki pazar paylarını domine etmeye başladılar. Büyük firmalar bu durumun farkına varıp önlemini almazlarsa darbenin nereden geldiğini bile anlayamaz hale gelebiliyorlar.


Her zaman güçsüz açısından bakmaya gerek yok. Güçlü açısından da bu noktada görülecek çok şey var. Bence güçlü olanlar da kendilerini güçsüzlerin gözünden görmeliler.


Çünkü güçsüz olmak da bazı açılardan çok büyük bir güç olabilir!


Comments


bottom of page